KIRIKKALE ÜNİVERSİTESİ
SPOR BİLİMLERİ UYGULAMA VE
ARAŞTIRMA MERKEZİ
“ADIM ADIM FARKINDALIK: ÖZEL
GEREKSİNİMLİ BİREYLERLE ENGELSİZ HAREKET DENEYİMİ”
SONUÇ
RAPORU
Bu
çalışma kapsamında, daha önce özel gereksinimli bireylere yönelik herhangi bir
teorik ya da uygulamalı ders almamış olan Rekreasyon Bölümü 1. sınıf
öğrencileri, iki hafta süresince adapte edilmiş fiziksel aktivite ve spor
etkinliklerine katılım göstermeleri amacıyla davet edilmiştir. Uygulama süreci
öncesinde katılımcılara özel gereksinimli bireyler ve adapte edilmiş fiziksel
aktiviteye dair algı, bilgi ve tutumlarını belirlemeye yönelik bir
yapılandırılmış form sunulmuştur. Aynı sorular, iki haftalık etkinlik sürecinin
sonunda tekrar yöneltilmiş ve elde edilen veriler doğrultusunda öğrencilerin
bilgi düzeylerindeki, algılarındaki ve tutumlarındaki değişim
değerlendirilmiştir.
1. Özel Gereksinimli Birey Tanımına Yönelik Bilgi
Düzeyi
Uygulama
öncesi verilerde, katılımcı öğrencilerin özel gereksinimli birey tanımına karşı
duyarlı ve özenli bir dil kullandıkları, ancak bu tanımların çoğunlukla genel
geçer ifadeler içerdiği gözlemlenmiştir. Uygulama sonrasında ise öğrencilerin
ilgili kavramı daha bütüncül ve teknik açıdan açıklayabildikleri, özel
gereksinimlerin yalnızca fiziksel değil; bilişsel, duyusal ve davranışsal
boyutları da içerebileceğini ifade ettikleri görülmüştür. Bu durum,
öğrencilerin teorik bilgiyi uygulama temelli deneyimle ilişkilendirdiklerinde
kavramı daha derinlemesine kavrayabildiklerini göstermektedir.
2. Engel Türlerine Yönelik Farkındalık
Uygulama
öncesinde öğrencilerin engel türlerine ilişkin temel düzeyde bilgiye sahip
oldukları belirlenmiştir. Özellikle işitme, görme ve ortopedik yetersizlik gibi
daha sık karşılaşılan engel türleri üzerinden açıklamalarda bulunulmuştur.
Uygulama sonrasında ise zihinsel yetersizlik ve otizm spektrum bozukluğu gibi
daha az görünür ancak eğitim ve fiziksel aktivite açısından önemli farklılıklar
içeren engel türlerine yönelik gözlemler yapıldığı anlaşılmıştır. Bu gözlemler,
öğrencilerin uygulama esnasında bireylerin ihtiyaçlarını doğrudan
deneyimlemeleri sayesinde bilgi düzeylerinde anlamlı bir gelişim yaşandığını
göstermektedir.
3. Uygulama Deneyimi ve İlk Katılım
Katılımcıların
büyük çoğunluğunun, özel gereksinimli bireylere yönelik herhangi bir etkinlikte
daha önce yer almadıkları belirlenmiştir. Bu bağlamda, gerçekleştirilen
uygulama öğrenciler için ilk deneyim olma niteliği taşımış ve doğrudan temas
yoluyla öğrenme fırsatı sunmuştur. Öğrenciler, etkinlikler sırasında yalnızca
gözlemci değil, aynı zamanda aktif uygulayıcı rolünü de üstlenmişlerdir. Bu
deneyim, onların mesleki kimlik gelişimleri açısından önemli bir başlangıç
oluşturmuştur.
4. Adapte Edilmiş Fiziksel Aktiviteye Katılıma Yönelik
Görüşler
Öğrencilerin,
özel gereksinimli bireylerin fiziksel aktiviteye katılımına ilişkin
tutumlarında uygulama öncesi ve sonrası arasında belirgin bir değişim
gözlenmemiştir. Katılımcılar her iki aşamada da bu bireylerin fiziksel
aktiviteye katılımının bir hak ve gereklilik olduğunu ifade etmişlerdir. Bu
bulgu, öğrencilerin temel insani haklar ve kapsayıcı fiziksel aktivite anlayışı
konusunda önceden sahip oldukları duyarlılığı koruduklarını ve uygulama
sürecinin bu tutumu pekiştirdiğini göstermektedir.
5. Adapte Edilmiş Fiziksel Aktivite Kavramına Dair
Bilgi Düzeyi
Uygulama
öncesinde "adapte edilmiş fiziksel aktivite" kavramına dair bilgi
düzeyinin oldukça sınırlı olduğu belirlenmiştir. Öğrenciler kavramı genellikle
yalnızca “özel gereksinimli bireyler için uygunlaştırılmış hareketler” olarak
tanımlamışlardır. Ancak uygulama sonrasında bu kavramı daha teknik ve işlevsel
bir dille açıklayabildikleri; bireyin engel türüne göre programın nasıl
yapılandırılması gerektiğine dair örnekler verdikleri görülmüştür. Bu durum,
uygulamanın kavramsal öğrenmeye olan katkısını açıkça ortaya koymaktadır.
6. Karşılaşılan Zorluklara Yönelik Algı Değişimi
Uygulama
öncesinde öğrenciler, özel gereksinimli bireylerin fiziksel aktivite
süreçlerinde karşılaşabilecekleri zorlukları daha çok fiziksel sınırlılıklar
(örneğin hareket kısıtlılığı, işitme-görme engeli) bağlamında ele almışlardır.
Ancak uygulama sonrasında özellikle zihinsel yetersizlik, dikkat eksikliği ve
sosyal etkileşim güçlükleri gibi bilişsel ve davranışsal engellerin de süreci
zorlaştırabileceğini ifade etmişlerdir. Öğrencilerin gözlem yaparak, engel
türlerinin uygulama üzerindeki etkilerini somutlaştırmaları bu değişimi
desteklemiştir.
7. Gözlem Becerileri ve Analitik Yaklaşım
Uygulama
süresince öğrencilerin yalnızca etkinliklere katılmakla kalmayıp, özel
gereksinimli bireylerin davranışlarını ve katılım düzeylerini ayrıntılı biçimde
gözlemledikleri anlaşılmaktadır. Bu gözlemler doğrultusunda, bireyin sahip
olduğu engelin günlük yaşam ve aktivite üzerindeki etkilerine yönelik
çıkarımlarda bulundukları, gözlem verilerini yorumlayarak çözüm önerileri
sundukları görülmüştür. Bu durum öğrencilerin analitik düşünme ve gözleme
dayalı değerlendirme becerilerinde gelişim olduğunu ortaya koymaktadır.
8. Beklentiler ve Tatmin Düzeyi
Etkinlik
öncesi öğrenci beklentilerinin çoğunlukla özel gereksinimli bireyleri tanımak
ve onları daha iyi anlamaya yönelik olduğu tespit edilmiştir. Uygulama
sonrasında ise öğrencilerin bu beklentilerinin büyük ölçüde karşılandığı,
doğrudan temasın ve etkileşimin etkili bir öğrenme süreci yarattığı ifade
edilmiştir. Bu deneyimin, öğrencilerde kişisel farkındalık yaratmanın yanı sıra
mesleki sorumluluk duygusunu da güçlendirdiği görülmektedir.
Sonuç olarak, uygulama sürecinin sonunda öğrencilerde özel
gereksinimli bireylere yönelik tutumun olumlu yönde geliştiği, empati
duygusunun arttığı ve bu alana yönelik ilgilerinin/güdülenmelerinin güçlendiği
belirlenmiştir. Bazı öğrenciler, bu deneyim sayesinde gelecekte adapte edilmiş
fiziksel aktivite alanında uzmanlaşma yönünde motivasyon kazandıklarını ifade
etmişlerdir. Bu durum, uygulama temelli öğrenmenin yalnızca bilgi düzeyini
değil, duyuşsal boyutta da kalıcı etkiler yaratabildiğini göstermektedir.




