19 Haziran 2025

“Adım Adım Farkındalık: Özel Gereksinimli Bireylerle Engelsiz Hareket Deneyimi” Spor Bilimleri Fakültesi Rekreasyon Bölümü 1. sınıf öğrencileri özel gereksinimli bireylere verilen eğitime dahil olarak farkındalık elde ettiler.

KIRIKKALE ÜNİVERSİTESİ

SPOR BİLİMLERİ UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ

“ADIM ADIM FARKINDALIK: ÖZEL GEREKSİNİMLİ BİREYLERLE ENGELSİZ HAREKET DENEYİMİ”

 

SONUÇ RAPORU

Bu çalışma kapsamında, daha önce özel gereksinimli bireylere yönelik herhangi bir teorik ya da uygulamalı ders almamış olan Rekreasyon Bölümü 1. sınıf öğrencileri, iki hafta süresince adapte edilmiş fiziksel aktivite ve spor etkinliklerine katılım göstermeleri amacıyla davet edilmiştir. Uygulama süreci öncesinde katılımcılara özel gereksinimli bireyler ve adapte edilmiş fiziksel aktiviteye dair algı, bilgi ve tutumlarını belirlemeye yönelik bir yapılandırılmış form sunulmuştur. Aynı sorular, iki haftalık etkinlik sürecinin sonunda tekrar yöneltilmiş ve elde edilen veriler doğrultusunda öğrencilerin bilgi düzeylerindeki, algılarındaki ve tutumlarındaki değişim değerlendirilmiştir.

1. Özel Gereksinimli Birey Tanımına Yönelik Bilgi Düzeyi

Uygulama öncesi verilerde, katılımcı öğrencilerin özel gereksinimli birey tanımına karşı duyarlı ve özenli bir dil kullandıkları, ancak bu tanımların çoğunlukla genel geçer ifadeler içerdiği gözlemlenmiştir. Uygulama sonrasında ise öğrencilerin ilgili kavramı daha bütüncül ve teknik açıdan açıklayabildikleri, özel gereksinimlerin yalnızca fiziksel değil; bilişsel, duyusal ve davranışsal boyutları da içerebileceğini ifade ettikleri görülmüştür. Bu durum, öğrencilerin teorik bilgiyi uygulama temelli deneyimle ilişkilendirdiklerinde kavramı daha derinlemesine kavrayabildiklerini göstermektedir.

2. Engel Türlerine Yönelik Farkındalık

Uygulama öncesinde öğrencilerin engel türlerine ilişkin temel düzeyde bilgiye sahip oldukları belirlenmiştir. Özellikle işitme, görme ve ortopedik yetersizlik gibi daha sık karşılaşılan engel türleri üzerinden açıklamalarda bulunulmuştur. Uygulama sonrasında ise zihinsel yetersizlik ve otizm spektrum bozukluğu gibi daha az görünür ancak eğitim ve fiziksel aktivite açısından önemli farklılıklar içeren engel türlerine yönelik gözlemler yapıldığı anlaşılmıştır. Bu gözlemler, öğrencilerin uygulama esnasında bireylerin ihtiyaçlarını doğrudan deneyimlemeleri sayesinde bilgi düzeylerinde anlamlı bir gelişim yaşandığını göstermektedir.

3. Uygulama Deneyimi ve İlk Katılım

Katılımcıların büyük çoğunluğunun, özel gereksinimli bireylere yönelik herhangi bir etkinlikte daha önce yer almadıkları belirlenmiştir. Bu bağlamda, gerçekleştirilen uygulama öğrenciler için ilk deneyim olma niteliği taşımış ve doğrudan temas yoluyla öğrenme fırsatı sunmuştur. Öğrenciler, etkinlikler sırasında yalnızca gözlemci değil, aynı zamanda aktif uygulayıcı rolünü de üstlenmişlerdir. Bu deneyim, onların mesleki kimlik gelişimleri açısından önemli bir başlangıç oluşturmuştur.

4. Adapte Edilmiş Fiziksel Aktiviteye Katılıma Yönelik Görüşler

Öğrencilerin, özel gereksinimli bireylerin fiziksel aktiviteye katılımına ilişkin tutumlarında uygulama öncesi ve sonrası arasında belirgin bir değişim gözlenmemiştir. Katılımcılar her iki aşamada da bu bireylerin fiziksel aktiviteye katılımının bir hak ve gereklilik olduğunu ifade etmişlerdir. Bu bulgu, öğrencilerin temel insani haklar ve kapsayıcı fiziksel aktivite anlayışı konusunda önceden sahip oldukları duyarlılığı koruduklarını ve uygulama sürecinin bu tutumu pekiştirdiğini göstermektedir.

5. Adapte Edilmiş Fiziksel Aktivite Kavramına Dair Bilgi Düzeyi

Uygulama öncesinde "adapte edilmiş fiziksel aktivite" kavramına dair bilgi düzeyinin oldukça sınırlı olduğu belirlenmiştir. Öğrenciler kavramı genellikle yalnızca “özel gereksinimli bireyler için uygunlaştırılmış hareketler” olarak tanımlamışlardır. Ancak uygulama sonrasında bu kavramı daha teknik ve işlevsel bir dille açıklayabildikleri; bireyin engel türüne göre programın nasıl yapılandırılması gerektiğine dair örnekler verdikleri görülmüştür. Bu durum, uygulamanın kavramsal öğrenmeye olan katkısını açıkça ortaya koymaktadır.

6. Karşılaşılan Zorluklara Yönelik Algı Değişimi

Uygulama öncesinde öğrenciler, özel gereksinimli bireylerin fiziksel aktivite süreçlerinde karşılaşabilecekleri zorlukları daha çok fiziksel sınırlılıklar (örneğin hareket kısıtlılığı, işitme-görme engeli) bağlamında ele almışlardır. Ancak uygulama sonrasında özellikle zihinsel yetersizlik, dikkat eksikliği ve sosyal etkileşim güçlükleri gibi bilişsel ve davranışsal engellerin de süreci zorlaştırabileceğini ifade etmişlerdir. Öğrencilerin gözlem yaparak, engel türlerinin uygulama üzerindeki etkilerini somutlaştırmaları bu değişimi desteklemiştir.

7. Gözlem Becerileri ve Analitik Yaklaşım

Uygulama süresince öğrencilerin yalnızca etkinliklere katılmakla kalmayıp, özel gereksinimli bireylerin davranışlarını ve katılım düzeylerini ayrıntılı biçimde gözlemledikleri anlaşılmaktadır. Bu gözlemler doğrultusunda, bireyin sahip olduğu engelin günlük yaşam ve aktivite üzerindeki etkilerine yönelik çıkarımlarda bulundukları, gözlem verilerini yorumlayarak çözüm önerileri sundukları görülmüştür. Bu durum öğrencilerin analitik düşünme ve gözleme dayalı değerlendirme becerilerinde gelişim olduğunu ortaya koymaktadır.

8. Beklentiler ve Tatmin Düzeyi

Etkinlik öncesi öğrenci beklentilerinin çoğunlukla özel gereksinimli bireyleri tanımak ve onları daha iyi anlamaya yönelik olduğu tespit edilmiştir. Uygulama sonrasında ise öğrencilerin bu beklentilerinin büyük ölçüde karşılandığı, doğrudan temasın ve etkileşimin etkili bir öğrenme süreci yarattığı ifade edilmiştir. Bu deneyimin, öğrencilerde kişisel farkındalık yaratmanın yanı sıra mesleki sorumluluk duygusunu da güçlendirdiği görülmektedir.

Sonuç olarak, uygulama sürecinin sonunda öğrencilerde özel gereksinimli bireylere yönelik tutumun olumlu yönde geliştiği, empati duygusunun arttığı ve bu alana yönelik ilgilerinin/güdülenmelerinin güçlendiği belirlenmiştir. Bazı öğrenciler, bu deneyim sayesinde gelecekte adapte edilmiş fiziksel aktivite alanında uzmanlaşma yönünde motivasyon kazandıklarını ifade etmişlerdir. Bu durum, uygulama temelli öğrenmenin yalnızca bilgi düzeyini değil, duyuşsal boyutta da kalıcı etkiler yaratabildiğini göstermektedir.